28 Şubat 2017 Salı

İlhan Aşçı Yazıyor. Yasada Yeni Düzenleme.

Değerli avcı ve atıcı arkadaşlarım, son dönemde bir çok kişinin duyduğu televizyonlara bile çıkan bir yasadan bahsedeceğim. Aslında bu yasanın ana sebepleri nelerdir? Neden böyle bir yasa çıkarma zorunluluğu hissettiler? Bu yasa ile ne ve nelerin önüne geçmeye çalıştılar? Bunları dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.

Öncelikle ilk düzenleme şarjörlü tüfeklere geldi. Şarjörlü tüfekler görüntü açısından “M16 – Kaleşnikof  - G3” tüfek modellerine benzemelerinden dolayı terör bölgeleri kabul edilen yerlerde satışı da taşıması da yasaklandı. Nedeni aslında çok basit. Dağlık alanda av yapmak için dolaşan avcı kendi askerlerimiz tarafından  elinde taşıdığı şarjörlü tüfekten dolayı yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilir. Çünkü askerimiz uzaktan gözleme cihazları ile avcının elindeki tüfeğin kaç kalibre olduğunu çözemeyebilir. Kısacası M16 – Kaleşnikof ve G3 tüfeklerinin yeni moda olan 12 / 20 / 36 kalibre tüfeklere benzerliği. Aslında bakılırsa ilk bakılması gereken avcının kendisi. Bir avcı şarjörlü tüfek ile ava çıkmamalıdır. Şarjörlü tüfeğin kullanım alanları sadece poligonlar olmalıdır. Bir avcının hem ava, hem de avcılığa saygısı aslında tüfeğinden başlar. Ayrıca 4 – 4.5 kg kilo bir tüfek ile yürümek ayrı bir eziyet olmalı… İşte bu sebepten dolayı terör kabul edilen bölgelerde bu tüfeklerin satışı, kullanımı ve taşınılması yasaklandı. Bu durumun içinde bulunduğumuz OHAL süresince devam edeceğini ayrıca belirtmem gerekir.

İkinci düzenleme tüfek ve fişeklerin kargo ile taşınmasına yapıldı. Burada birinci amaç internet üzerinden faturasız tüfek satışının önüne geçmekti. Ama yapılan yanlış ise tüm Türkiye’de tüm firmalara bunu yasaklamaları oldu. Yani kurunun yanında yaş da yanıyordu. Daha sonra ek bir düzenleme ile tüfek fabrikalarının üreticilik ve satıcılık belgelerini ibraz etme koşulu ile taşınmasına izin verildi. Bu düzenleme ile fabrikasına milyonlarca TL yatırım yapan, vergisini zamanında ödeyen ve yüzlerce kişiye istihdam sağlayan üreticiler ve  bu üreticilere gene milyonlarca TL ödemeler yapıp, vergilerini ödeyen distribütörler olması gerektiği gibi işlerine devam etmeye başladılar. 
Fişek konusu ile sezon başından beri hep bir muamma oldu. Kargo firmaları fişekleri bir taşıdılar, bir taşımadılar. Bir yazı geldi taşımayı durdurdular ertesi gün tekrar taşıdılar. Şuanda fişek konusunda hala diğer konular gibi net bir bilgi maalesef yok. Tek yapılan fişek üreticileri artık kargo firması ile fişek göndermeyecek. Kendisine devlet tarafından zorunlu kılınan evraklarını tamamlayıp, kendisi güvenli bir şekilde dağıtımını yapacak veya yaptırtacak.

Şunu düşünmek lazım… Bir kanun ve yasa neden çıkar?

Bir kanun çıkıyorsa eğer ortada mutlaka bir kanunsuzluk vardır! Sen Şarjörlü tüfek ile ava gitmesen, sen internet üzerinden ruhsatsız, ucuza mal edilmiş tüfek alırsan, sen fişekleri kanunsuz yollar ile taşırsan birileri bunlara dur diyecektir. Zaten olması gereken de budur…

Limitlerin zamanında koyulması ve takibi de aynı sebeple yapılıyor. Bir meraya çıkıp 100 tane kuş vurursan, gece feneri yakıp yerdeki kuşlara fişek atarsan daha çok kotalar koyulur…
Bunları avcı kimliğim ile yazdım. Bir de bunların ticari tarafı var. 

Bir çok kişinin bildiği üzere Gagaça Av ve Doğa Malzemelerinin ortaklarından biriyim. Biz bayiler olarak hep internetten tüfek satışına karşıydık. Hep bir yasa istedik. Çünkü ticari olarak etkilenmenin dışında bir çok kişinin canına mal oluyordu bu tüfekler. Çok kişi var tanıdığım ucuza tüfek alıp kendini yaralayan. Ama işte insanın başına gelmeden maalesef anlamıyor. Hep sonradan haklı oluyoruz bu da bizi her zaman üzüyor. 

Herkes yasalara uysun lütfen. Avcılık kadar pahalı çok az hobi var. Hangi hobi dalında her gidişinde bu kadar harcama yapılıyor bir hesaplansın. Tüfek para, ruhsat para, vergi para, fişek para -ki alıp havaya attığın bir malzeme. her gidişinde yeniden alman gerekiyor, gittiğin meralar genellikle uzak yerlerde git – gel para, kıyafeti söylemiyorum bile… işte aslında bu kadar özel bir hobimiz var iken ve halen ülkemizde avcılığı yapılabiliyorken lütfen buna sahip çıkalım… Kurallara uyalım, limitlere uyalım…

Her şey bizim elimizde UNUTMAYIN…

Herkese Rastgele...

İlhan Aşçı Yazıyor. Ava Göre Namlu ve Şok Seçimi.


Namlu,
Namlu av tüfeklerinde fişekten çıkan saçmaları hedefe doğru yönlendirmeye yaranan tüfeğin en önemli parçalarından biridir. Namlu iç çapı, namlunun sonuna doğru daralarak ucundaki şok kısmını oluşturur. Standart olarak çoğu tüfek firmaları 61cm, 66cm, 71cm ve 76 cm namlu üretimi yapmaktadır. Kısa namlulu tüfekler uzun namlulu tüfeklere göre ava doğru daha rahat hedef alır.  Büyük ve durağan avlarda özelikle daha rahat hedef alınabilmesi için 61cm namlular kabul görürken, daha uzak avlar için ise (kaz – ördek ) 76cm namlular seçilmektedir. En fazla yanlış bilinen bir konu da uzun namlu boyunun atılan tek kurşunun mesafesini arttırdığıdır. Namlu boyu atacağınız saçmanın dağılımını etkiler. Kısa namlu ile atılan saçma ile uzun namlu ile atılan saçmanın açılma mesafesi farklıdır. Yazının devamında bu söylediğimi rakamsal olarak da bulabileceksiniz.


Şok seçimi,

Eski zamanlarda avcılar şokları tüfek namlularının ucunda bulunmamasından dolayı uygun şoku seçmek için tüfeği veya namluyu da değiştirme zorunluluğu yaşıyorlardı. Her ne kadar tüfek firmaları av a göre namlu üretseler de bu çok masraflı bir seçim oluyordu. Bu da zamanlar firmaları daha pratik bir çözüm bulmaya itti, “Choke”. İlk çıktıklarında el ile çıkarmak suretiyle dıştan bilezik şeklindeki şoklar kullanıldı. İlerleyen zamanlarda ise şuan kullanılan, bir anahtar yardımıyla sökülebilen, namlunun içine açılmış olan dişlere yerleşen şoklar üretilmeye başlandı. Genel anlamda bilinmesi gereken choke’ların “ne kadar” daralma yaptığı ve bu daralmayla ne kadar bir saçma dağılım oranı sağlaması gerektiğidir. Şoklar derecelerine göre saçmaları değişik grupmanlar yaparlar. Uluslar arası standartlara göre 36.5 metre mesafede 76 cm çapında bir daireye değişik şoklar ile yapılan çalışmaların detayını aşağıda bulabilirsiniz; Test yapılan tüfek 12 kalibre olup, 70mm’lik kartuşlar kullanılmıştır.

5 Numara Silindir Şok;
5 numara takılmışbir namludan çıkan saçma grubu, namlu çıkış ağzından itibaren açılıp hemen genişlemeye başlar. 36.5 m uzaklıktaki 76cm lik hedef kağıdına %40 saçma isabet eder.

4 Numara Şok;
4 numara takılmışbir namludan çıkan saçma grubu, namlu çıkış ağzından itibaren açılıp hemen genişlemeye başlar. 36.5 m uzaklıktaki 76cm lik hedef kağıdına %50 saçma isabet eder. Bu şok skeet atıcıları tarafından tercih edilir.

3 Numara Şok;
3 numara takılmışbir namludan çıkan saçma grubu, namlu çıkış ağzından itibaren açılıp hemen genişlemeye başlar. 36.5 m uzaklıktaki 76cm lik hedef kağıdına %60 saçma isabet eder.

2 Numara Şok;
2 numara takılmışbir namludan çıkan saçma grubu, namlu çıkış ağzından itibaren açılıp hemen genişlemeye başlar. 36.5 m uzaklıktaki 76cm lik hedef kağıdına %65saçma isabet eder.

1 Numara Şok;
1 numara takılmışbir namludan çıkan saçma grubu, namlu çıkış ağzından itibaren açılıp hemen genişlemeye başlar. 36.5 m uzaklıktaki 76cm lik hedef kağıdına %70 saçma isabet eder.


Kısaca yazmak gerekirse:
5 no silindir şok, saçmalarının % 40 ını
4 numara şok % 50 sini
3 numara şok % 60 ını
2 numara şok % 65 ini
1 numara şok % 70 ini kağıt üzerine toplar.

Namlu şokları aşağıda görülen şok işaretleri veya namlu altında kontrol damgaları yanında verilen çap ölçüleri ile belirtilir.

Şoksuz = Cylinder  veya 5 no
¼ Şok = Imroved Cylinder veya 4 no
½ Şok = Modified veya 3 no
¾ Şok = Improved Modified veya 2 no
Tam Şok = Full veya 1 no

Şoklar av tüfeğinin etkili atış mesafesini de etkiler. Nasıl derseniz? Silindir şok ile 25 m mesafede elde edilen %50’lik bir saçma grupmanı, 4 numara ile 35 m’de , 3 numara ile 45 m’de , 2 numara ile 50 m’de, 1 numara ile 55 m’de elde edilir.

5 numara (*****) 17m. 30m.
4 numara (****) 20m. 35m.
3 numara (***) 22m. 40m.
2 numara (**) 25m. 45m.
1 numara (*) 27m. 75m.



1 numaralı şok ile mevcut atış mesafesi aslında maksimum 55 mt. dir. ancak bu şok ile +0 gurubu yani 01 02 03 04 saçma numaralı fişekler atıldığında 75 mt ye kadar menzil oluşur.

Vurulacak hedefin büyüklüğüne, uzaklığına göre seçim yapılması gerektiğinde; bıldırcın, çulluk, trap-skeet plağı silindir şok veya 4 numara şok. Kaz, ördek gibi uzak uçan avlar için ise tam şok yani 1 numara şok kullanılmalıdır.  Ucunda şok olan bir tüfeğiniz ile tek kurşun atmak istediğinizde 5 veya 4 numara dışında şok kullanırsanız tüfeğin namlusuna zarar verme ihtimaliniz artar bunun sakın unutmayın.
Benim gibi 20 kalibre bir tüfek kullanan avcı iseniz, 20 kalibre tüfeğimiz uzun mesafeli atışlarda (kaz – ördek) aynı şoklu olan 12 kalibre bir tüfek kadar etkili olmaz. Fakat bunun yanı sıra çok yürünecek, ufak hedeflere atılacak bir avda 20 kalibrenin yerini hiçbir şey tutmaz 

Nasıl gideceğimiz ava göre kıyafetimizi seçiyorsak, gideceğimiz ava göre de namlu ve şok seçimimizi çok iyi yapmamız gerekiyor. Bu seçim bize daha fazla verimli bir av zamanı sunar. Eğer ördek avına saz desen bir takım giyiyor, saz desen bir ördek düdüğü kullanıyorsak tüfeğimiz de, şokumuz da bu ortama uygun olmalıdır…

Rastgele dostlar...



İlhan Aşçı Yazıyor. Köpeklerde Parazit.



Merhabalar, bu ay sizlere köpeklerde görülen parazitlerden bahsedeceğim. Parazitler yavruluk döneminden başlayarak her zaman görülebilir. Parazitlerin sınıflandırılması dış parazitler ve iç parazitler şeklindedir. İç parazitler: Kıl Kurdu, Kancalı Kurt, İnce bağırsak kıl kurtları ve solucanlar, tenyalar ve kalın bağırsak kurtları. Dış Parazitler: Bit, kene, pire olarak bilinirler. Köpekleriniz evlerde beslense dahi, dışarıya daha fazla çıkarılan evcil hayvanlar olduğu için dış parazit başta olmak üzere, iç parazitlerden de en fazla etkilenen canlılardır. Tüylerinin parazitlerin yerleşmesi için uygun olması, dış parazitlerin daha kolay yaşam sürmesine neden olur. Köpeklerde parazit bazen fazla belirti vermese de, genellikle köpek bakanlar köpeklerinin huzursuzluğundan bunu anlayabilir. Bunu önlemenin en önemli yolu parazitlerle düzenli olarak mücadele etmektir. Her zaman etkili olan köpeklerde parazitler için 2-3 ayda bir tedavi uygulanmalıdır. Bunlar hem koruyucu tedavi, hem de iyileştirici tedavidir. Parazit mücadelesi ense damlasıyla, tasmayla ya da iğne yapılarak olabilir. Köpekler tasmaya alışık olduğundan, bunun için üretilen kaliteli parazit tasmalarını her zaman takmaları iyi olacaktır. Tasmaların parazit kovucu etkisi genellikle 2-3 etkili olur. Bunun yanında ense damlası şeklinde kullanılan ilaçta 2-3 ayda bir tekrar edilmelidir. Ayrıca köpeklerin düzenli olarak veterinere götürülerek, parazit mücadelesi etkin şekilde yapılmalıdır. Köpeklerde parazit yavruluk döneminde itibaren görülebileceğinden, bu dönem aşıları bitinceye kadar dışarıya çıkarılmaması, toprağa bastırılmaması gerekir. Bu köpeklerin özellikle dış parazitleri daha kolay kapmasına neden olur. Ayrıca dışarıda diğer köpeklerle ve canlılarla temas halinde olacaklarından, parazit kapma olasılığı artar.

Köpeklerde parazit belirtileri

Dış parazit belirtileri

Köpeklerde dış parazitlerin belirtileri arasında en yaygın olanı deri kaşıntısıdır. Bunun dışında deride kızarıklık, deri döküntüleri, tük döküntüleri, tüylerin sağlıksız görünmesi gibi belirtiler oluşur. Bu yüzden köpeklerinizde gördüğünüz parazit belirtilerini ihmal etmemelisiniz. Dış parazitler köpeğin kanını emerek beslenirler. Köpeğinizin ve sizin sağlığınız açısından üzerinize düşeni yapmalısınız.

İç parazit belirtileri

Köpeklerde iç parazitler yerleştiği yere, organa göre farklı belirtiler verebilir.Ayrıca her parazitin kendine özgü belirtileri olabilir. Bunların yerleşim yeri, neden olduğu etkiler, köpeklerdeki yaşam süreleri farklı olduğundan, belirtileri de farklıdır. Özellikle yavru köpeklerde daha şiddetli belirtiler ortaya çıkar. Köpeklerde iç parazit belirtilerine değinirsek;

Kilo kaybı: Özellikle sindirim sistemine yerleşen parazitler, köpeğin besinlerine ortak olmaya başlar. Sonuçta parazitlerin yoğunluğuna göre farklı şiddette kilo kaybı ortaya çıkar.

İshal ve kanlı ishal: Bağırsaklara yerleşen iç parazitler genellikle ishalle karşılaşır. Bu yavru köpeklerde daha çok görülür. Eğer parazitler bağırsak mukozasına zarar verirse, kanlı ishal, aynı zamanda dışkıda kan gibi belirtilerde olur.

Abdominal şişkinlik: Bu belirti yavru köpeklerde oldukça belirgindir. Parazitler ve onların neden olduğu gaz gibi sorunlar abdominal şişkinlik sebebidir.

Bağırsak gazı: Sindirim sistemine yerleşen parazitlerin neden olduğu bir belirtidir.

Anemi: Köpeklerde parazitler genellikle yerleştikleri dokulara kanamaya neden olurlar. Bu yüzden köpeklerde anemi sorunu gelişebilir.

Solunum güçlüğü: İç parazitler solunum sistemi üzerine, akciğerlere yerleştiğinde solunum güçlüğüne neden olabilir. Parazitlerin kalbe yerleşmesi ise, dirofilariz immitis nedeni olup, dolaylı olarak solunum güçlüğü çekilmesine yol açabilir.

İştahsızlık: Köpeklerde parazitlerin neden olduğu ortak belirtiler arasında iştahsızlık oldukça belirgindir.

Sarılık: Parazitlerin kana, karaciğere yerleşmesi sarılık nedeni olabilir.

Diğer parazit belirtileri: Bu belirtilerin dışında öksürük, dehidrasyon, deri dökülmeleri, egzersiz intoleransı, tüy dökülmesi, idrarda kan, işeme zorluğu, görme kaybı, sinirsel belirtiler gibi ciddi belirtiler ortaya çıkabilir.

Köpek parazit aşısı
Köpek yavruları yani enikler bağışıklık meydana getireceği hastalıklara karış antikorlarını anne karnında iken almaktadır. Bunun yanı sıra anne sütü ile desteklenmektedir. Bu sayede de antikor oluşumu başlamış olur. Ancak bu antikorlar yani anne koruması yalnızca 2 ay kadar sürmektedir. Bu süre köpek yavrusunun süt emme süresi ile annenin bütün aşılarını olup olmaması ile bağlantılı olarak değişmektedir. Bu sebepten ötürü de antikor seviyesi daha da düşebilmektedir. Anne sonrasında oluşan koruma parazit aşısı ile sağlanmaktadır. Bu tür durumlarda karma aşı dediğimiz köpeklere özel uygulanan ve 21 arayla yapılan 2 dozluk parazit aşıları yapılmaktadır. Bu aşı 2 aylık ve daha küçük yaşta olan köpekler için daha doğrusu enikler için uygulanmaz. Bu aşı yalnızca annesiz köpeklerde ve çevresinde hastalık tehlikesi fazlaca bulunan köpeklerde karma parazit aşısı yapılmaktadır. Bu aşı ilk iki doz vurulduktan sonra her yıl içerisinde aynı tarihte vurulması gerekir.
Oluşan parazit rahatsızlığına karşı özellikle kedi ve köpeklerde yapılması şart olan bu aşıların mutlaka yapılması gerekir. Parazitler konusunda hepimizin bilinçlenmesi ve etrafındakileri bilinçlendirmesi gerekir.
Herkese rastgele.

İlhan Aşçı Yazıyor. Ormandaki Hayalet.

Ormandaki Hayalet : Çulluk


Çulluk kuşunun yetişkin olanları 33-38 cm boyutunda olup, 6-7 cm düz bir gagası vardır. 55 – 56 cm kanat genişliğine sahip olan bu güzel kuşun rengi tarçın rengindedir. Bu kuşlara Trakya bölgesinde gagalı olarak da bilinir. Sakin bir orman kuşudur.  Uzun gagaları sayesinde genellikle toprak kurtları ve böcekleri toprağı karıştırarak, toprağa gagalarını sokarak uzun dilleriyle bulup yerler. Akşamları ormandan çıkar ve daha az ağaçlıklı bölgelere ve dere kenarlarına gelerek beslenirler. Sabahları tekrardan ormana girip dinlenirler.

Çulluklar Türkiye'de Trakya, Marmara, Karadeniz, Ege ve Akdeniz bölgeleri ormanların da kış göçmeni olarak bulunur. Türkiye dışında Ortadoğu, Kuzey Avrupa’da, Rusya’da kuluçkaya yatar, güney Avrupa, kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki ormanlık ve ağaçlık bölgelerde kışı geçirirler. Havaların soğumasıyla Kuzey Avrupa ülkelerinden, Rusya’dan ve Balkanlardan yurdumuza göç ederler. Bu da ülkemizde genellikle Ekim sonuna denk gelir. Çulluk Kasım ayı içerisinde yoğun bir şekilde Trakya ve Karadeniz kıyılarına yakın yerlerde görülürler. Daha sonraları da güney bölgelere doğru inerler.

Çulluk avı hemen hemen her avcının hayallerini süsler. Hem hızından, hem gizemliliğinden hem kalkarken çıkardığı sesten dolayı hep özel bir kuş olmuştur. Tabii ki her av gibi çulluğu da avlarken malzemelerimizi özenle seçmeliyiz. 

Öncelikle kıyafet seçimi: 
Kış aylarına yakın biz zamanda avlandığı için üzerinizde su geçirmez bir mont olması av sırasında başlayacak bir yağmura karşı sizi korumuş olur. Avcı dış takımınız su geçirmez olurken içinize çok kalın kıyafet giymek de sizin belli bir süre sonra av kalitenizi terlemenizden dolayı düşürecektir. Bu sebeple avcı takımınızın içine özellikle çok hareketliyseniz ince bir kıyafet giymenizi tavsiye ederim. Çizme veya bot çok fark etmez fakat çizmenin sizi yağmur sonrası oluşmuş çamurların içinden geçerken biraz daha koruyacağı kanısındayım. 

İkinci olarak tüfek seçimi:
Artık bir çok markanın bir çulluk özel tüfeği mevcut. Direk böyle bir model seçilebilir. 60-66 cm aralında namlu uzunluğunda 12 veya 20 kalibre süperpoze, çifte veya 2+1 bir yarı otomatik tüfek sizi çulluk avında öne çıkarabilir. Ben 5 numara şok kullanıyorum. Sık meralarda köpeğimin fermasıyla yakın kalkan kuşlar için güzel bir seçim oluyor. Her iki kalibre için de 8-9 veya 10 numara saçma numaralı fişekleri siz meranıza göre seçmeni daha doğru olur. Bunun bir doğrusu veya yanlışı yoktur. Sadece bilinmesi gereken 7 numara itibariyle saçmalar kalınlaştıkça çulluğu tek parça bulma ihtimaliniz azalır. Gramajı gene havanın sıcaklığına göre 32-34 gr (12 Kalibre için) 25 – 28 gr (20 Kalibre için) seçebilirsiniz. İlk fişeği, namludan çıkar çıkmaz dağılan keçe tapa, bior tapa veya dispersante tapa fişekler tercih edilir. İkinci fişeği power tapa seçersek ilk fişekte düşüremediğiniz kuş uzaklaşacağı için yakalama şansımız artar.

Ve köpek seçimi:

Çulluk avını özel kılan bir diğer etken de köpek seçimidir. Köpeksiz çulluk avı yapılmaz. Köpek kuşu arayacak, bulacak, yerini işaretleyecek, uçuracak ve size vurulduktan sonra getirecek. Buna en uygun köpek de Setter’dir. İyi bir setter köpeği size avı sevdirir. Yani anlayacağınız çulluk avı iyi bir setter köpek ile muazzam olur. 

Bunlardan başka geriye tek bir etken kalıyor. O da biz avcılar. Biz kurallara uyarsak, limitlere uyarsak ve bu kuşa saygı gösterirsek çocuklarımıza da tükenmemiş bir av hayvanı nesili bırakabiliriz.


Herkese rast gele...

İlhan Aşçı Yazıyor. Yavru Setter Av Köpeğinin Ön Eğitimi


Öncelikle bilinmesi gereken en önemli şey bir av köpeğinin fermasının iç güdüsel olduğudur. Ferma eğitimi köpeğe özel olarak verilmemelidir. Yoksa köpekğiniz av esnasında kokuya değil görsele duyarlı olur.

Ava çıkacak köpeğin aportu olması da ikinci önemli noktadır. Yavru köpeğin aport eğitimi 7 aylık olana kadar verilmelidir. Şunu unutmamak gerekir ki, iyi aport etmeyen (vurulan avı bulup getirmeyen) bir köpekle av, yarım kalmış bir avdır. Köpeğinizin av araması ve ferması ne kadar iyi olursa olsun eğer aportu yoksa veya zayıfsa avınızı kaybedebilirsiniz. Veya avı sıkıyorsa elinize kıyma olmuş bir kuş geçtiğinde netice çok da değişik değildir. Bunun için aport eğitimi de diğer bütün eğitimler kadar önemlidir. 

Köpeğinizle daha küçük yaşta bile oynarken ağzındaki bir şeyi katiyen çekiştirerek almayın veya bunun oyununu oynamayın. Sert ağızlı olmasına ve avı çiğnemesine sebep olursunuz. Tahte bir fırça ile de bu eğitimi yaptırabilirsiniz. Fırçayı attığınız zaman, gidip fırçayı alması zaten iç güdüsel bir harekettir. Daha sonra fırçayı aldığında hemen kesin bir dil ile yanınıza çağırın. Yanınıza geldiğinde bir ödül maması ile onu ödüllendirin. Zaten ödül mamasını gördüğünde fırçayı yere bırakacaktır. Bu şekilde çalışarak köpeğinizin beyninde “ben sahibime avı getirdiğimde ödül alacağım” düşüncesi oturacaktır. Bu çalışmayı yaparken arada ödül maması vermeyip sadece kafasını okşayın. Sonra yavaş yavaş ödül maması vermeyi azaltıp sadece sevin. Bu çalışma bir gün içerisinde olacak bir çalışma değildir. Çalışırken sabır çok önemlidir.

Aport eğitimiyle birlikte bir kritik eğitim daha vardır. O da silah sesine alıştırmaktır. Silah sesine alışmayan yavru köpeğiniz, silah sesini duyduğunda koşarak kaçıp gider bir yerlere saklanır. Silah sesinden korkan köpek ile av yapmak maalesef mümkün değildir. Bu köpeklerin korkuları mutlaka geçirilmelidir.

Köpeğinize silah sesi eğitimi ilk 4 ayı içerisinde verilmelidir. Bu da aport eğitimi gibi sabır ve zaman gerektiren bir eğitimdir. Bu gibi eğitimlerde köpek beyinleri insan beyni gibi çalışır. Beynin bir kısmı öğrenme, problem çözme, tepkiler gibi işlevlerini kontrol etmektedir. Bir kısmında ise endişe, korku, heyecan gibi duyguları yöneten bir sistem vardır. Bu iki kısım birbirlerine karşı zıt çalışırlar ve en önemlisi aynı anda tam anlamıyla çalışmazlar. Hangisi daha baskında bir kısımın duyguları arka plana atar. Örneğin çok korkan bir kişi rahatlıkla o korkuyu yaratan problemi akfasında çözemez. Çünkü beynin bir kısmı diğer kısmına baskı kurar. 
Köpeklerde de durum tamamen aynıdır. Eğer köpeğin beynindeki korkuyu eğlence, oyun, zevk ile baskılarsanız, korkuyu yenersiniz. Yani köpeğin yanında tüfek atacaksanız öncelikle köpeğin beynindeki zıt duyguları çalıştırmanız gerekmektedir.
Bunu kısaca örneklersek; tavsiyem kurusıkı tabanca ile başlamanız olacaktır. Bir arkadaşınızla birlikte araziye çıkın, arkadaşınız sizden uzak bir yerde tabanca atsın, korku tepkisi vermiyorsa köpeğiniz arkadaşınıza yaklaşmasını isteyin. Tepki verdiği noktada eğitimi bitirin. Ertesi gün gene tepki verdiği mesafeye gelin. Siz köpeğinizi bu sefer onu heyecanlandıracak bir oyuncak, canlı bir kuş veya kanat ile dikkatini size vermesini sağlayın. Bu evrede köpeğinizin eğlence kısmı korku kısmını etkisi altına alacaktır. Böylece atış yapsın arkadaşınız. Köpeğiniz tepki verirse eğitimi sonlandırıp ertesi güne bırakın. Bu şekilde köpeğiniz alışacaktır. Gün geçtikçe atışı daha yakın mesafeden yapın. Bu şekilde köpeğiniz sese alışacaktır. Köpeğinize göre de doğru zamanı seçerek aynı eğitimi tüfekle de  yaparak korkularını yenebilirsiniz.

Herkese rast gele

İlhan Aşçı yazıyor. Bir Av Köpeği: Setter.

Bugün sizlere İngiliz seter köpeğinin genel özelliklerinden bahsedeceğim. Okuyacağınız bilgiler çoğu kişinin bildiği genel özelliklerdir. İlerleyen sayılarda çok daha detaylı bir biçimde yazılarımı bulabileceksiniz.
Setter köpeği bilindiği üzere av köpeği familyasındadır. İlk çıkışı 14. yüzyıl sonlarına kadar dayanır. İlk setterin Fransız ve İspanyol Pointer lerinden elde edildiği de çoğu makale tarafından kanıtlanmaktadır. Yaklaşık 17. Yüzyıl başlarında İngiltere - Britanya ya getirilerek, o zamanın ünlü köpek yeşiştiricisi Edward Lawerack tarafından şimdilerde avlara götürdüğümüz güzel biçimli ve güzel karakterli köpeklere ulaşmasına vesile olmuştur. Renkleri Siyah Beyaz, Sarı Beyaz veya Tricolor dediğimiz Siyah beyaz sarı renklerden oluşmaktadır. Ortalama ömürleri 10 ila 14 yıl arasındadır. Boyutu erkeklerde 61 – 66 cm dişilerde ise 58 – 64 cm’dir. Kiloları ise erkeklerde 27 – 29 kg dişilerde ise 23 – 25 kg arsındadır.
Temel özellikleri Sakindir, insan dostudur ve duyguludur. Reflekslerinin iyi olması en önemli özelliklerinden biridir. İyi bir sabrınız var ise de eğitilmeye çok yatkındırlar. Onun dışında çok fazla egzersiz ihtiyacı vardır fakat bununla birlikte korunma duygusu çok fazla yoktur. Yani bir bekçi köpeği değildir.
İyi bir avcı setter köpeğinin en değerli yeteneklerinin başında muhteşem koku alma duyusudur. Uzun zamanlar geçmiş bile üstünden setter köpekler o kokuyu alır ve kendine özgü ferma sitilleriyle kuşun yerini işaretler. Setterler çok hızlıdır , enerjiktir ve hareketlidir. Her türlü araziye uyum sağlayabilirler. Kış aylarındaki soğuğa ve yaz aylarındaki sıcağa dayanıklılardır. Setter köpekler her türlü avda kullanılabilirliği olmasına rağmen çoğunlukla uçar avcılarının tercih ettiği bir av köpeğidir. Marmara bölgesinde daha fazla tercih edilse de Türkiye genelinde ki diğer bölgelerde de yavaş yavaş daha çok kullanılmaya başlanmıştır.
Dediğim gibi bu yazımda setter köpeğinin daha çok genel özelliklerinden bahsetmek istediğim. Gelecek yazılarımda daha detaylı bir biçimde bahsedeceğim.
Rastgele

İlhan Aşçı yazıyor. Merhabalar.


Yıllardır içerisinde bulunduğum bu özel camia’nın bir bireyi olarak aktif avcılık hayatımda bu zamana kadar edinmiş olduğum tüm bilgi ve birikimlerimi sizlerle paylaşmaktan gurur duyarım. Biliyorsunuz ki Avcılık ve Doğa hepimizin ortak paydası, bu anlamda birbirimizle ne kadar dayanışma içerisinde olursak ve yıllardır edinmiş olduğumuz bilgi ve birikimlerimizi birbirimizle ne kadar paylaşırsak o kadar bilinçleniriz. Bilinir ki eğitim her alanda şart olduğu kadar aynı zaman da saygıyı da beraberinde getirir. Bu nedenle avcılar arasında ki bilgi paylaşımı, köpek yetiştiriciliği, doğa’nın farklı yönlerinin farklı ağızlardan anlatılması, içerisinde bulunduğumuz bu camia’yı güzelleştirecek en temel taşlardan birisidir. Kanaatimce; nasıl ki eğitimini almadan Mühendis, Doktor vs. olamıyorsak aynı şekilde de eğitimini almadan iyi bir Avcı’da olamayız. Peki buradaki eğitimden kasıt nedir? Tabii ki Üniversite’den bahsetmiyorum, fakat her avcının önce doğa’ya, av hayvanına ve özellikle av dostumuz olan köpeklerimize nasıl davranılması gerektiğinden bahsediyorum. Bana göre bir avcı’nın öncelikle Coğrafya bilgisi çok iyi olmalı, bulunduğu bölgenin iklim yapısını çok iyi bilmeli, tabiri caizse aynı zaman da bir “Survivor” olmalı, doğa’da tek başına kaldığında hayatta kalabilme’nin yollarını çok iyi bilmeli, doğa’da başımıza gelebilecek olaylara karşı nasıl tedbir alınması gerektiğini bilmeli, aynı zaman da iyi de bir eğitimci olmalı, çünkü aslında özünde her avcı bir Eğitmendir de, eğitmen olamayan avcı başarısız olur, çünkü öncelikle köpeğini eğitmesi gerekmektedir, eğitmiş olduğu köpeğiyle zevkli avlar yaparken, bir sonraki nesile bunları aktararak bir nevi öğretmenlik de yapar.. Ve bu yıllarca aktif olarak çalışan bir döngü haline gelir ve bilinçli nesiller meydana getirir. Sonraki yazılarımda görüşmek dileğiyle… Görüş, öneri ve sorularınız için ilhan@gagaca.com mail adresime mail atabilirsiniz. Sevgiyle ve doğa da kalın..